27 Kasım 2012 Salı

Sağlıkçıya şiddet uygulayanlar CEHAPE döneminde ülkemize zorla getirildi

Sağlık Bakanlığı sağlıkta şiddete uğrayan personel için bir çözüm üretti: 113 Acil Şiddet Hattı. Bu haberi bütün hastanelerde eş zamanlı gösterilen sinevizyon görüntüleri eşliğinde sevinçle karşıladık. Adeta sevinçten çıldırdık. Artık acil servislerde şiddet görmeyeceğiz. Adımız gibi biliyorduk, tıpkı kadına yönelik şiddeti '7/24 Alo Şiddet Hattı' ile bitirdikleri gibi buna da sıra gelecekti. Yuppiii. 

Ciddi ciddi meramımı anlatmaya başlayayım ufaktan madem. Şiddete meyyali aşktan olmayan, konuşurken ağzından köpükler çıkaran, yumruğunu sıkıp, dişlerinin arasından konuşan bir kocanın en çok ihtiyacını duyduğu cümleleri de Başbakan sağ olsun, sırtını bir güzel sıvazlayarak söylüyor: 'Kadın ile erkeğin eşit olması mümkün değildir, olamaz" Seçim videolarını hatırlayın. 'Sağlıkta Reform' 'Sağlıkta Dönüşüm' methiyeleri düzülüyordu. Artık istediğimiz eczaneden ilaçlarımızı alabiliyorduk, yaşasındı. Hastaneler birleşmişti. Hobareey. Özel hastaneler Sosyal Güvenlik Kuruluşlarıyla anlaşmalar imzalıyorlardı. İşte bu. 

Sonra önceden hekimlere, sağlık personeline derin saygı duyan halk, yine Başbakan'ın ağzından dökülen şu cümleye kulak verdi: 'Kusura bakmayın ama, artık Doktor efendi dönemi bitmiştir' 'Halkın sizden çektiği yeter, bunca yıl yediniz yediniz, kusura bakmayın, o dönem bitti'

Bir Acil nöbetinde yaşadığım heyecanı hiçbir aksiyon filminden almıyorum ben. Göğüs göğüse savaş tekniklerini, gözümden ışık çıkarmayı falan ister oldum. Acil Servis'te hemen her nöbette 'Başbakan Acil'de para alınmayacak diyor, sen benden neyin parasını istiyorsun' sebebiyle bir olay çıkar. Halbuki önceden parasız olan, 'hak' olarak görülen sağlık hizmetleri, artık ücretli hale getirildi. Bunun tahsildarlık görevini de eczanelere taksim etti ki, para eczaneden alınıyor algısı oluşsun. Her muayenede deste deste katılıyorsunuz ülkenin sosyal güvenlik sistemine. Yani ben hayırsever bir zengin olsam, devlete bağış yapmak için bir kere Acil Servis'e uğrardım. Muayeneden, ilaçtan devletin kestiği katkı payı sosyal güvenlik kurumuna gidiyor nasılsa. Ne güzel. Ne gerek var tek tek o kurumlara gidip bağış yapmaya? Nasılsa devlet benden bir muayene hizmeti vermesi karşılığında milli servete yeterince payını alıyor? 

Maalesef ki, lanet olsun ki, acil servis ölüm vakaların en sık yaşandığı birim. Hasta yakını, hasta ameliyatta ölürse 'kurtarılamadı' der, Acil'e zaten ex olarak getirilmiş ise 'Doktorbakmadı da öldürdü' der. Bunu aslında çok da yadırgamıyorum. Yıllar boyunca işini iyi yapan hekimler olduğu gibi işini kötü yapan hekimler de oldu. Ki ölüm bu, ötesi yok. O ruh haliyle insan her şeyi düşünebilir. Çünkü insan başına gelen her türlü olumsuzluktan ilk önce başkalarını sorumlu tutar. Ama bizim kültürümüzde yasal yollarla değil, orman kanunlarıyla hukuk işliyor.  

Son yıllarda bu meseleyi korkutucu kılan hasta yakınlarının parmaklarını sallayarak 'Siz görün, sizi Başbakan'ıma şikayet edeceğim (hele hele), sürdüreceğim hepinizi buradan' diye tehditler savurması. Satırlarla, bıçaklarla, hastaneleri basması, asla karşı karşıya getirilmemesi gereken sağlık personeli ile hastayı karşı karşıya getirmiş olmasıdır. 

Ha bir müjde daha. Bakanlık şiddetin önüne geçmek amacıyla Acil Güvenlik Görevlilerine artık silah kullanma hakkı tanınıyormuş. Oh be, yüreğime su serpildi. Kim düşündüyse yüreğine sağlık. Ortalık polislerin lüzumlu-lüzumsuz ateş açmalarından kaynaklanan ölümler, geçtim polisi, düğünlerde, galibiyetlerde havaya açılan serseri kurşunlardan pisi pisine ölenlerin haberlerinden geçilmiyormuş gibi, bir de hastane kapısı önünde işlenen taksici cinayetleri gibi güvenlik görevlisi, sağlıkçı cinayetleri eklensin manşetlerimize. 

Düşünün ajite, saldırgan, yakınını kalp krizi nedeniyle kaybetmiş bir hasta yakını. Acil serviste elinde bıçakla güvenlik görevlisinin üzerine yürüyor. O güvenlik görevlisi bir kere yapmaz, iki kere yapmaz ama, eli beline mutlaka gider. Gider çünkü bizim millet olarak şurubumuz bu. Ruh hali olarak epey potansiyelimiz var  katil olmaya. 'Kaşının üzerinde gözün var, Kimsenin tavuğuna 'kışşt' demedim' mazeretleriyle masumluğunu ıspatlama geleneğinden geliyor, üzerine bıçakla gelen adama mı nefsini müdafaa etmekten geri duracak. Hem bu güvenlik görevlisinin koşullarını da göz önünde bulundurmak gerek. Tüm diğer güvenlik görevlileri gibi taşeron şirketi üzerinden hastanede asgari ücret karşılığında çalışan, ev geçindirmeye, çocuk okutmaya yükümlü, yarı aç, yarı tok bir adam. Çalıştığı birim az buz değil. Dünya Sağlık Örgütünce ve Çalışma Bakanlığınca 'Riskli Birim' kategorisinde sayıldığı için olduğu için ilave tazminat ödenmesi gereken bir yerde çalışıyor. Düşünün o devlet Tuzla Tersaneleri bile o kategoriye sokamamış. O adam, o gece nöbette olan asker dahil,  ölüme  hepimizden bir adım daha yakın duran adam o. 


Sağlık Bakanlığının çözümü harika olmuş ama. Diyor ki, 'Canımın içisi personelim, asma yüzünü öyle, bak bakayiim bana? Aaa, hemen eylem meylem söylenmeye başladın, kalbimi kırıyorsun ama. Tribine kurbanlar olurum senin, küser miymiş bana? Bak sana ne sürprizim vaaaaaaaar: Bundan sonra biri senin üzerine bıçakla gelip, tartaklar, senin saçını çeker, eteğini kaldırır vs yaralamaya kalkarsa hemen 'Alo Şiddet Hattı' nı ara. Çünkü hastane polisinin, silahlı güvenlik görevlinin durduramadığı adamı bu mucizevi Alo Şiddet Hattı durduracak. 1 değil, 2 değil hem de 3 kere durduracak (Bal Deresi sponsorluğunda) Bence uzatıyorsun ama. Hadi ver bir yanak da barışalım?

O değil de, hepimizin beline o tür acil durumlar için bir pet şişe taksalar daha etkili bir silah olurdu zannediyorum. En azından seri bir hareketle suyu ağzımıza dikeriz ve 'Bilmiyor musunuz, su içerken yılan bile dokunmaz' derdik. Ekmek mushaf çarpsın ki bu, diğerinden çok daha mantıklı bir çözüm. 


Ama şimdi Başbakan'a;

-Türkiye'de sağlıkta şiddet geçen yıla oranla yüzde 193 arttı, ne diyorsunuz bu duruma?

desek, söyleyeceği:

'BİZİM ECDADIMIZDA SAĞLIKÇIYA ŞİDDET YOK. SAĞLIKÇIYA ŞİDDET UYGULAYANLAR CEHAPE DÖNEMİNDE ÜLKEMİZE ZORLA GETİRİLDİ.

Demeyecek mi? Ölümü öp, ayyyynen bunu söylemeyecek mi?





4 yorum: