20 Eylül 2012 Perşembe

On parmağında on marifet, elinden her iş gelen şeytan kızlar

Annelerin birer maharet timsali olarak kızlarına günde yirmi altı kere örnek olarak gösterdiği, pırlanta gibi, on parmağında on marifet, oldukça hamarat konu-komşu-akraba kız çocuklarıdırlar. Ama biz bunların hepsini el kızları başlığı altında inceleyeceğiz. Sinsi, alçak, genelde pek meymenetsiz, ömür törpüsü, elinden her iş gelen, maharetli el kızları. Kızlar, kızlarımız. Misafirliklerde hep bir iş çıksa da ilk önce ben atlasam, maharetlerimi sergilesem diye pusuda bekleyen, o pratik zekalı el kızları.

+Çok sıcak bugün de hava.
-Hemen ben size bir bardak soğuk su getireyim Mehpare teyzeciğim (koş koş, eksik kaldın)

Şaşkın şaşkın izliyorum arkadaş ben bunları. Daha dur lafını bitirsin bi Mehpare teyzecağaz, du bakalım belki dondurma isteyecek, belki oruçlu, belki suyu bıraktı, olamaz mı yani (azcık ufkunu aç çocuğum) Bunlar bir de suyu böyle dantelli filan bardak altlığı ile afilli nişan tepsisiyle falan getirirler, ha benim kızçeme. Kendisinin tam olarak neyi istediği sonuna kadar dinlenmemiş zavallı Mehpare Teyzecağız, suyunu bitirmesini müteakip, havada kapar bardağı bu şeytan kız. Başını öne eğerek, nazlı nazlı süzülerek boş bardağı mutfağa götürür. Dışardan bakınca akıl edememiş gibi görünen, ama aslında o ana kadar Mehpare teyze ve su arasındaki her türlü olasılık kombinasyonlarını atlamadan düşünen aslında duyarlı, hassas, mağrur, temkinli diğer kızların anneleri de çok manalı, gaddar ve yan gözlerle bakar kızlarına bu sırada. (Bu annelerin temsilcisi olarak da izin verirseniz Makbule Karakuş'u seçiyorum ben) Kaşıyla da gerilim dolu işaret çeker 'Bak gör, elin kızları nasıl" babında. Ardından da 'Ah ah, bir güne bir gün rahat yüzü göremedim ben' iç çekişi gelir. El kızı ise mutfaktan dönüp, gururlu, pek mağrur, hafif mahçup tavırlarla oturur sandalyesine. Sanki bana mutfakta gidip 2 Hidrojen, 1 Oksijen karbonunu kovelent bağlayıp su yaptın anasını satayım.

-Çay içer misin Aynur teyze? (atak üstüne atak)
+Ne çabuk demledin kızım?
-Şeyy, elim hızlıdır da biraz, ihihih (senin mizah anlayışına tüküreyim ben)
+Bizim kız olsaydı giderken içerdin ancak. O da buzlu çay hahaha (Makbule Karakuş) Ben de bir bardak alayım kızım.
-Hihii. Kaç şeker istersiniz?
+2
-Limon?
+Olmasın kızım.
-Açık-demli?
+Açık olsun çarpıntı yapıyor.
-Tamam Aynur Teyzeciğim. Çarpıntı yaparsa da merak etmeyin, tuzlu ayranım süperdir benim (psikopatın derdine bak)
+Maaşallah kız Mehpare, kız değil İrona yetiştirmişsin.

Çayı getirdikten sonra diyecek bir şey bulamayan şaşkın kız bir hamlede bulunur:

-Gelsene yanıma, öte kaydım bak, gel otur yanıma.
-Şeeey, olmaz, sandalye jeopolitik konumu itibariyle mutfağa daha yakın, gidip geliyorum ya sık sık kolay oluyor (sanarsın ki abla Asya ile Avrupa kıtasını birbirine bağlıyor)

Kızgın annelerin bakışları daha bir yırtıcı hale gelir burda. "Sus konuşma, konuştukça daha da batıyorsun" dercesine, fışkırır ruhu bir mücerred gibi bakarlar.

E be elin kızı, e be elin kızı, sen orda iki dakika Mehpare teyzeye (özünde sümüklü oğlu Kerem'e) şirinlik yapacağım derken, boş zamanlarında tüm yemek tariflerini öğrenip, içli dışlı köftelerle misafirlerine türlü ziyafetler çektirirken, haftada bir açtığın el işleri sergileriyle annelerin gönüllerinde sarsılmaz tahtlar kurarken ardında bıraktıklarını hiç düşünmezsin) Hiç mi vicdanın sızlamaz bre namussuzun kızı?

Ne ise; bu yazının mesajını umarım alması gerekenler almışlardır.  Bakmayın, olay sadece Mehpare Teyze, Çiğdem, Çiğdem'in annesi Op. Anne Makbule Karakuş, çalışkan el kızı ve bir grup komşu kadını ilgilendiriyor gibi görünse de, evrenin tüm kızlarının muzdarip olduğu kült sorunlardan, toplumun kanayan yaralarından biridir. Haa halloldu mu? Belllki bunu okuduktan sonra bir nebze de olsun düzelecek. Yazı boyunca beni dinlediniz, kah güldük, kah ağladık, sevinçlerimiz, hüzünlerimiz, kırgınlıklarımız oldu, bu haftalık da benden bu kadar. Aman neyse ne ya, yapmayın çocuğum öyle, yapmayın evladım öyle bundan sonra tamam mı? Sizi gidi köylü kurnazları, kendini beğendirmeye çalışan iki yüzlü şeytan kızlar sizi. En çok da neye seviniyorum biliyor musunuz? Siz herkesi kendiniz gibi sanıp, üniversiteye başladığınızda da yakışıklı çocukların gözüne girmek için evlerini temizlemeye gidiyorsunuz ve o çocuklar asla sizinle çıkmıyor, Merve ile daha yeni temizlediğin evde film izleyip eğleniyorlar ya, müstehak. Bu dert, adam olana temiz on yıl yeter. Kemiksiz.



Seni gücümün yettiği her yere yazıp reklam edeceğim kızım. Yarın kendini Hürriyet gazetesi okuyucu yorumlarında bulursan falan şaşırma yavrum. Uğur Dündar'a verip vermeme konusunda kafamda bir takım soru işaretleri var ama. Daha karar vermedim.



Ddit: (bkz: dünyayı kurtaran adamın yakın akrabası) nın uyarısına rağmen son paragraftaki 'uğur dündar'a verip vermeme konusunda kafamda bir takım soru işaretleri var ama' cümlesindeki tümleç eksikliğini bile isteye düzeltmeyeceğim arkadaş. aramızdaki fesatların yüzsüzlüğüne bakar mısınız? bu tip insanların cümlenin öğelerini tamamen iyi niyetle ve özgürce, saymadan, eksikmiş, fazlaymış üçün beşin hesabını yapmadan kullanan insanlar arasındaki yüzyıllardan beri süregelmiş birlik ve beraberliği bozmaya hakları yok diye düşünüyorum. haksız mıyım? haksız mıyım ha? cevap versene menfiye teyze, kemalettin ağbi, esma kız. daha kaç can yakacaksınız ha? daha kaç, kaç...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder